Gece 2

Gece 2'de gelir, gün doğana kadar kalırlar. Uyuyana ilişmez, ayakta olana musallat olurlar. Kimse ne olduklarını, neye benzediklerini bilmez. Gören aklını yitirmiştir, anlatamaz. 

Hap'ın bulunmasıyla her şey değişir. Yeni doğmuş bebekten en yaşlısına kadar herkesin hiçbir yan etki olmadan kullanabileceği, kullanır kullanmaz uyutan ve ancak deriye değen güneş ışığı ile etkisini kaybeden, böylece gece uyanmayı tamamen engelleyen devrim niteliğinde bir hap. Hap'tan önce gece 2 olduğu halde hala uyuyamayan ya da gece yarısı uyanan herkes "Onlar"la karşılaşır ve akıllarını kaybeder. Sabah olunca yakınları boşluğa bakarken bulur bu talihsizleri. O günden sonra da tek kelime etmezler. Yüzlerinde değişmeyen bir dehşet ifadesi...

Hap'ın hiçbir yan etkisi olmadığı doğru değil. Uzun süre kullananlar hayal güçlerini kaybetmeye başlar. Hap'tan 10 yıl sonra sanat biter. Ressamlar, müzisyenler takım elbise giyerler, bond çantalarıyla sabah metrosunda yerlerini alırlar. Yazarlar, şairler kuşları seyretmeyi bırakırlar. Dünya mekanik bir yere dönüşür.

Hap'tan öncesini hatırlayan bazıları, dünyayı eski haline getirmek ister. Bunun yolu bellidir, "Onlar"la yüzleşmek. Kendinde bu gücü görenler dener, hepsi akıllarını kaybeder.

Aylar, yıllar geçer. İnsanlar eskinin resimlerine bakar, müziklerini dinler ama hiçbir şey hissetmez olurlar. Kimse duygulanmıyor, ağlamıyordur artık. 

Dünya devletleri bir araya gelir. Son bir çaba olarak en kuvvetli, en cesur, en bilgilileri seçerler. Askerden, felsefeciye, psikologdan, fizikçiye... Gece olunca Hap'larını almazlar ve insanlığın son umudu olarak "Onlar"la yüzleşmeyi beklerler. Hepsinin silahları, argümanları hazırdır. Sabah olunca ne silah tutabilir ne de bir söz söyleyebilir haldedirler.

...

Genç adam telaşla saate bakar. Gece 2'ye 15 dakika... "Önümdeki raporu bitirmezsem hayatım her halükarda bitti." diye düşünür. Son eklemeleri yapar, uyumak için 7 dakika... 
 
"Nasılsa Hap saniyeler içinde etkisini gösteriyor, biraz daha zamanım var."
 
Ve biter! "Onlar"ın gelmesine 1 dakika... Hemen lavaboya koşar, aynalı dolabın kapağını açıp hap şişesini eline alır. Hızlıca şişeyi ters çevirir, şişedeki son hap elinden kayıp lavabonun deliğinden aşağı düşer. Son 30 saniye... Genç adam neredeyse "Onlar"a gerek kalmadan yaşadığı panikle aklını kaybedecektir. Son çare olarak yatağına koşar ve uyuma numarası yapmaya karar verir. Dehşet içinde yatağında kılını kıpırdatmadan karanlığı dinlemeye koyulur.

20 saniye ne kadar uzun geçebilirse, o kadar uzun geçer. O kadar ki, genç adam kimsenin gelmeyeceğini düşünecektir neredeyse. Ama korktuğu başına gelir. Gözleri kapalı olsa da odanın aydınlandığını hisseder. Akıl almaz yaratıkların üstüne atlamasını ve kulak parçalayan çığlıklar duymayı beklerken, şefkat dolu yaşlı bir adamın sesini duyar: 

"Bana yardım eder misin, genç adam?" 

Gözlerini açar, canavar yoktur. Odanın ortasında yaşlı bir adam, bastonuna yaslanmış, gülümsüyordur. 

"Uzun yoldan geldim, bana yardım et de oturayım."

Genç adam doğrulur. Ürkek bir sesle sorar: 

"Sen "Onlar"dan mısın?"

"Evet."

"Ama ben aklımı kaybetmedim."

"Belki de dünyayı eski haline getirecek kahraman sensindir."

"Hayır. Ben... kötü şeyler yaptım. Öyle biri olamam."

"Kalk. Sana türkü söyleyeyim." 

Genç adam kalkar, yaşlı adamın koluna girip koltuğa kadar eşlik eder. Yaşlı adam bağlamasını çıkarır, çalar, söyler. Genç adam sabah uyandığında göz yaşları akıyordur.
 

Comments

Popular posts from this blog

Aralıklı Tekrar Sistemi (Spaced Repetition System) ve Anki

Tepe

THE SKY IS BLUE: STORIES (My New Book)